Skip to content Skip to footer

Bülten 1- 7 Mart 2025

Susam Bülten­

Nisan 2025 – Sayı 1

Susam Bülten Nedir?
Her yer veri her yer data. Peki biz ne yapıyoruz?
Anlamanın, katkıda bulunabileceği diğer hedefler bir yana, kendisinin de bir amaç olduğuna inanıyor ve bu yolda ilerlemek istiyoruz. Her hafta yayımlanacak bültenimizde; lahmacun fiyatlarının il il enflasyon karşısındaki seyrinden meclis puan tablolarına (vekillerin performansına dair kapsamlı istatistiklere), dizilerde ve tartışma programlarında (görüntü işleme yöntemleriyle elde ettiğimiz verilerle) ne gördüğümüze, sokaklardaki hurda/eskici hikâyelerine kadar geniş bir yelpazede veriler ve analizler paylaşacağız. Her şeyi bir soru ve dolayısıyla bir araştırma konusu haline getirmeye hazır olan herkesi, bu bültenle aramıza bekliyoruz. 
Sıkça Sorulan Sorular: 
Adı neden Susam: Çünkü Research İstanbul ofisi Susam Sokak’ta 🙂
Bu sayıda neler var?

  • Lahmacun Endeksi
  • Beyoğlu Gezingleri: Bir Katı Atık Toplayıcısının 26 Kilometrelik “Rutini”
  • 2001- 2024: Türkiye’de Kim Kimle Evleniyor?

Eğer bu bülten size iletildiyse ve içeriği beğendiyseniz buradan kayıt olabilirsiniz:

 

https://researchistanbul.com/susambulten/

Lahmacun Endeksi

Ekonomik göstergeler tatsız olabilir (sonuçta yenmiyor🙂) ama konu lahmacun olunca işler değişebilir. Biz de ülke ekonomisindeki iniş çıkışları ve çarşı-pazardaki fiyat hareketlerini daha keyifli (ama bir o kadar gerçekçi) bir şekilde takip etmek için “Lahmacun Endeksi”ni yarattık.  BigMac Endeksi’nden esinlenerek oluşturduğumuz bu endeksle hem bi’nevi ülke seviyesinde ‘ortalama’ lahmacun fiyatını hem de şehir düzeyindeki fiyat değişimlerini takip ediyoruz.

Zaman ve enerji açısından kendimizi 30 büyükşehir ile sınırladık ve web kazıma teknikleriyle topladığımız fiyat ve lokanta verilerini ayda üç kere güncelliyoruz. Yöntem meselesi önemli, o nedenle şunu özellikle vurgulayalım: Fiyat verilerini doğrudan lokantalardan değil, online sipariş platformları üzerinden topluyoruz. Dolayısıyla platformların uyguladığı komisyonlar ve hizmet ücretleri sebebiyle buradaki lahmacun fiyatları lokantadaki ‘olağan’ fiyatlardan daha yüksek çıkıyor tabii. Ancak burada asıl olarak fiyat artışlarını ve şehirler arası farklılıkları düzenli olarak görebilmeyi hedeflediğimizden, bu şekilde elde edilen fiyatların kendi içinde tutarlı bir veri seti oluşturduğunu düşünüyoruz.

Türkiye’de Ortalama Lahmacun Fiyatı (₺) – 115,1 ₺

Aralık 2024 – Şubat 2025 

 

Lahmacun Endeksi vs. TÜFE – Aylık Değişim (%)

İllere Göre Ortalama Lahmacun Fiyatı (₺)

Şubat 2025

 

 

İllere Göre Lahmacun Fiyatı Değişimi (%)

20 Aralık – 27 Şubat

 

İstanbul’a ayrıca baktığımızda, ilçe düzeyindeki fiyatların ortalama 74 TL ile 149 TL arasında değiştiği görülüyor. Bu da şehrin bir ucundan diğerine gidildiğinde lahmacunu neredeyse yarı fiyatına yeme imkânı sunuyor. Göze çarpan ilk ilçe ise Beşiktaş: ortalama 149 TL ile kendisinden bir sonra gelen Kadıköy’e (ort. 129TL) tam 20 TL fark atmış. Boğaz’a kıyısı olan ilçelerden Sarıyer, Beykoz ve Beyoğlu da en pahalı 10 ilçe arasında kendilerine rahatlıkla yer buluyor. Lahmacun açısından en ucuz ilçeler sıralamasında Esenler ve Sultanbeyli, ortalama 74 TL’lik fiyatlarıyla ilk sırada yer alıyor. Bu durum, yaklaşık bir saatlik yolculukla iki kat daha fazla lahmacun yiyebilme şansı yaratıyor (mu?)–gerçi bu sırada harcayacağınız benzin ve zorlanacak sinirlerinizi hesaba katmıyoruz!

İstanbul İlçelerinde Lahmacun Fiyatları

27 Şubat

Beyoğlu Gezginleri – 1

Katı Atık Toplayıcısının 26 Kilometrelik “Rutini”

Mücahit Karaca

“Katı atık toplayıcıları her gün, olağan ve patolojik arasındaki, sağlık ve hastalık arasındaki, çekici ve itici arasındaki, kabul edilen ve reddedilen arasındaki, uygun olan ve uygun olmayan arasındaki, insan evreninin içi ve dışı arasındaki sınırları tazeleyen ve tekrar dikkat çekici hale getiren kişidir.” 

Zygmunt Bauman, Iskarta Hayatlar – Modernite ve Safraları

Beyoğlu’nda bir katı atık toplaycısının günlük rotasını izlemek için aşağıdaki videoya tıklayın: 

Asmalımescit’ten İstiklal Caddesi’ne çıkarken soluklanmak için duruyoruz. Caddede her zamanki insan seli. Gözlerimle bu kalabalığın arasında kendime bir yer ararken 75 kilo kâğıt, karton ve plastik ile ağzına kadar dolu çekçek arabasına Nasıl yürüyeceğiz burada?” Süper gücüne sonunda bir izleyici bulmuş süper kahraman heyecanı yerleşiyor hemen ‘Ağabey ben her yerden yürürüm, sen beni takip et yeter.’” Artık kolundan ya da bacağından farkı kalmayan arabasıyla kalabalığa en ufak bir temas etmeden ilerleyen Can’ı takip etmeye çalışırken katı atık toplayıcısının asıl süper gücünü fark ediyorum; yer kaplamıyor. 9 yaşındayken Siirt’teki ailesini bırakıp tek başına İstanbul’a geldiğinde “O zamanlar orada hayat yoktu, burada kendime bir yer bulurum,” diye düşünmüştü. Ancak bu şehirde var olabilmek için yer kaplamaması gerektiğini henüz İstanbul’daki ikinci ayında yerleştiği katı atık deposunda öğrenmesi uzun sürmemiş. Karaköy’deki karakol binasının önünden geçerken ‘Bak normalde bizim bu yaptığımız iş yasaktır, polis görürse arabanı alır, çalışamazsın.’ Sabahın bu vaktinde bu boş cadde üzerinde kocaman bir çekçek arabayla yürüyen iki kişiyi polisin nasıl görmediğini soruyorum. Hemen sırrını açıklıyor “Gözüne batmazsan görmez.” 

Katı atık yönetimi modern kent yaşamında oldukça önemli bir yere sahip. Temizliğe, hijyene ve sağlığa dair yüzyıllar içinde dönüşen algının geldiği noktada “çöp” artık birlikte yaşamayı kabul edebileceğimiz bir şey değil. Önce evden sokaktaki çöp konteynırına, sonra oradan aktarma istasyonuna, nihayetinde oradan da gözümüzden mümkün olduğu kadar uzaktaki bir yere, hayatlarımızın dışına gitmesi gerekiyor. Bu noktadan sonra çöp gömülebilir, kompost yapılabilir veya geri dönüştürülebilir. Evimizden çıkan çöpün tam olarak nereye gittiğini veya gittiği yerde ona bu işlemlerden hangisinin uygulandığını bilebilmemiz pek mümkün değil. Ancak bazen gözümüze çarpıyor: çöp konteynırlarının başında esmer bir adam, yanında dev bir çuval geçirilmiş çekçek arabası, çöplerin arasından işine yarayacak olanları ayırıp ona yüklüyor. İstanbul’a yakın zamanda göç ettiği veya sabıkasından dolayı formel piyasada iş bulamadığı için bu işi yapıyor olabilir. Nereden, nasıl geldiğini veya çöpümüzü arabasına yükledikten sonra tam olarak nereye gittiğini bilebilmemiz pek mümkün değil. Çöp ile birlikte hayatın dışına çıkıyor; modern kentte katı atığın kendisi gibi katı atık toplayıcısı da birlikte yaşamayı kabul edebileceğimiz bir “şey” değil. 

İstanbul Planlama Ajansı’nın (2022) yaptığı araştırmaya göre İstanbul’da 1500’ün üzerinde ruhsatlı ve ruhsatsız katı atık toplama deposu bulunurken bunların 30-35 tanesinin Beyoğlu ilçesinde olduğu tahmin ediliyor. Bu depolarda çalışan ve yaşayanlara farklı ilçelerden buraya atık toplamaya gelen işçiler de dahil edildiğinde Beyoğlu’nda çalışan katı atık toplayıcısı sayısı 1000’e yaklaşıyor. Her ne kadar 2015 yılında kabul edilen Atık Yönetimi Yönetmeliği katı atıkların Bakanlık tarafından belirlenen esaslar dışında toplanmasını yasaklayarak katı atık toplayıcılarını söz konusu atıkların toplanması ve geri dönüştürülmesine dayalı formel ekonominin dışında bıraksa da yönetmelikteki boşlukların yanı sıra mevzuatların tam olarak uygulanmaması sebebiyle Türkiye’de bu süreç çok büyük ölçüde katı atık depo sahipleri ve sokak toplayıcılarının yürüttüğü ‘enformel’ ekonomi üzerinden ilerliyor (Oran, 2017). Bu bakımdan, düzenleyici kurumlar tarafından belirli ölçüde “görmezden gelinen” bu piyasa, kendi işleyişine dair kuralları ve standartları özerk bir biçimde belirlerken bu işleyiş, bir yandan kentin en dezavantajlı gruplarına kolayca bu piyasaya dahil olarak hayatta kalma şansı veriyor, diğer yandan ise sosyal güvencelerden tamamen yoksun durumda olan toplayıcıların çok düşük ücretler karşılığında ve oldukça sağlıksız koşullarda çalışmasına yol açıyor. 

Beyoğlu’nda sayıları 1000’i bulan katı atık toplayıcılarından biri de Can (bu mahlası kendi seçiyor). Sabah 8’de buluşmak için sözleştiğimiz Tophane’ye varıp onu aradığımda telefonu uykulu bir sesle Ağabey uyuyakalmışım kusura bakma, yarım saate oradayım.” Her sabah Küçükpazar’da kendisi gibi 24 katı atık toplayıcısıyla birlikte kaldığı depodan Tophane’ye gelip ilk olarak dükkanlardan onun için ayrılan karton ve plastikleri alıyor. Burası onun Bizde herkesin bölgesi vardır, buradan başla Boğazkesen, Galata… Kasımpaşa’ya kadar benim bölgem. 15 senedir buranın çöpünü ben toplarım.” 9 yaşında İstanbul’a geldiğinde Karaköy’deki barlarda temizlik yaparken halihazırda çalıştığı ve yaşadığı depoyu nasıl bulduğunu, o gün o kapıyı çalıp bu işe nasıl başladığını ve o zamandan beri artık “onun bölgesi” olan Beyoğlu’nun her sokağını her gün sırtında çekçek arabasıyla adım adım nasıl yürüdüğünü anlatıyor. Tophane’deki dükkanları ve çöp konteynırlarını bitirdiğinde arabasının alabildiği atık kapasitesine ulaşmış olacağız ve depoya dönüp yükünü boşaltması gerekecek. Boş arabasıyla geri döndüğünde bu kez Boğazkesen’e, oradan Galata’ya, oradan da şehrin enformel parselizasyonunda onun bölgesine dahil olan herhangi bir yere gideceğiz. Araba her dolduğunda depoya götürülüp tekrar boşaltılacak; Can’ın ayakları izin verdikçe Beyoğlu sokakları tekrar tekrar dolaşılacak. 

İstanbul her gün 18 bin ton evsel atık üretiyor. 1983 yılında kabul edilen Çevre Kanunu ile devlet katı atık yönetimini yerel yönetimlere devrederken yerel yönetimlerin de katı atıkları bizzat toplayabileceği veya bu işi özel firmalara devredebileceği belirtilmiştir. Kanun zaman içerisinde “sürdürülebilir kalkınma”, “stratejik çevresel değerlendirme” gibi yeni kavramlar eklenerek AB mevzuatına uygun hale getirilmeye çalışılsa da katı atık yönetiminde hala ekonomik yaklaşım ekolojik yaklaşıma ağır basar (Uğurlu, 2015). Nitekim bugün günlük üretilen 18 bin ton atığın ancak %6’sı geri dönüştürülebilmektedir (İPA, 2022). Katı atık ekonomisi bahsi geçen büyük aktörler tarafından düzenlenirken Can’ın da kendine göre bir düzeni var: turlarının süresini belediyenin toplama kamyonlarının dolaşma saatlerine göre ayarlayacak; her farklı turun güzergahını araba depoya en yakın noktada dolacak şekilde belirleyecek; kartonları alta dizip plastikleri üstte bırakacak. Ve tabii ki, en önemlisi, tüm bunları kentteki hayatın akışını bozmadan yapacak. Bauman’ın dediği gibi kent yaşamında kabul edilen ve reddedilen arasındaki sınırı çizen katı atık toplayıcısı, hayatını da bu sınırın üzerinde sürdürüyor. Enformel piyasanın bir karakteristiği olarak, yaptığı iş kentteki günlük yaşamın işleyişi için ne kadar vazgeçilmez olsa da kendisinden çoktan vazgeçilmiş. İşini yaparken hiçbir yer kaplamamak, kimsenin gözüne batmamak, görünmemek zorunda. Çünkü o görünür olduğu anda “uygun olan ve olmayan arasındaki sınır” kayboluyor. 

Can 24 yaşında. Ona gelecekle ilgili planlarını sorduğumda, şimdilik uzak görünen bir gelecekte olsa da bir gün toplayıcılığı bırakmayı hayal ettiğini anlıyorum. Belirsiz bir zaman sonra, belirsiz bir parayı biriktirebildiğinde memleketine dönecekmiş. “Orada bu işi yapmam,” diyor. Orada, 18 yaşındayken Urfa’ya gezmeye gittiği sırada görüp aşık olduğu, 20 yaşındayken iki aylığına memlekete gittiğinde de evlendiği eşi ve o zamandan beri dünyaya gelen 4 çocuğu var. Günde 6 tur yaptığında topladığı ortalama 300 kilo kâğıt ve plastikten ona kalan aylık aşağı yukarı “10 milyar”ın 8’ini memleketteki eşine gönderiyor; kalan kazancı da her hafta başı depodaki işçiler arasında toplanan ortak erzak bütçesine gidiyor. “Çok şükür,” diyor “depoda mutfağımız, banyomuz, lazım gelen her şeyimiz vardır”. 15 senelik patronu biraz “ters” bir adamdır ama kimsenin hakkına girmez; bir gün olsun alnının teriyle kazandığına göz koymamıştır. Üstelik kimin ne kadar çalışacağına da Ağabey benim bu iş kafama göre yani, anladın, bir gün kafam atar öğlen 12’de bırakırım, bir gün akşama kadar toplarım.” Can neden 9 yaşından beri başka bir iş yapmayı düşünmediğini böyle açıklıyor. Ama yine de memleketine döndüğünde bu işi yapmayacak çünkü orada bu işten pek para kazanılmıyor. Siirt’te toplanan atıklar için kilo başına ödenen ücret fark ediyor mu diye Etmez olur mu ağabey? İstanbul’un çöpüyle Siirt’in çöpü bir mi?” 

Saat 4’e doğru son turunu bitiriyoruz. Günün kalanında ne yapacağını soruyorum. “Gün bitti işte ağabey” diyor, “yatar uyurum.” Can’ın günü sabah 8’de çekçek arabasıyla sokağa çıktığında başlayıp son turuyla birlikte bitiyor. Kent yaşamında çöpün ne kadar yeri varsa Can’ın da ancak o kadar var. Kentin atığı, birazdan diğer atıklarla birlikte depoya gidecek. Ayrılmadan önce Ne yazacaksın sen yani şimdi benim hakkımda ağabey?” Aldığım notları düzenledikten sonra ne çıkacağına bakacağımı söylüyorum. “Ekmek parası için çalışıyor’ yazarsın ağabey” diyor. Hayatta kalmak ve yaşamak arasında bir sınır var; çöp konteynırının üzerinden geçiyor. ­

2001-2024: Türkiye’de Kim Kimle Evleniyor?

Türkiye’de ilk evlilik yaşı hem kadınlar hem de erkekler için artıyor. Muhtemelen bu trendin arkasındaki itici güç şehirleşme ancak tek açıklayıcı değil. 

Cinsiyete Göre Ortalama İlk Evlilik Yaşı

Diğer Ülkelerde Durum Nasıl?


Aşağıdaki animasyon 2001-2024 arası evliliklerin hangi yaş grupları arasındaki  kadın ve erkekler arasında olduğunu gösteriyor. Sol üst köşe genç-genç evliliği ile başlıyor ve sağ alt köşe yaşlı-yaşlı evliliği ile bitiyor.
Bu animasyonun en çarpıcı tarafı sol alt köşedeki değişim. 2001’den 2024’e gelirken yaşlı erkeklerle görece genç kadınlar arasındaki evliliklerin toplam evlilikler arasındaki oranı düşüyor. 
Ama 2023 itibariyle yaşlı erkek – genç kadın evlilikleri bu trendi bozarak 21. yüzyılın ilk on yılına daha benzer bir görünüm kazanıyor.  

Kim Kimle Evleniyor?

 

 

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.